Orhangazi Masaj Salonu Masöz Bayan Hizmeti

Orhangazi Masaj Salonu Masöz Bayan Hizmeti

Orhangazi Masaj Salonu. Bizim tarafa bir defa olsun bile bakmayan üç Arap adam ve burka [5] giymiş iki kadın. Bunun iyiye işaret olmadığını o zamandan anlamalıydım. Ayrıca etrafta hiç çocuk yoktu. Jack’e dönerek, “ümit ederim diğer çocuklar çoktan oteldedirler,” dedim. Jack omuz silkmekle yetindi. Adaya yaklaştığımızda, sahilın ortasında tek başına yükselen çirkin beyaz oteli görmüş olduk. Etrafta başka bina yoktu. Tekneden indiğimizde sahilın bomboş bulunduğunu fark ettim ve hemen nedenini anlamış oldum. Kum kirden simsiyahtı ve her yer çöp doluydu; deniz çamur rengindeydi ve içinde yüzmek çok da akıllıca bir düşünce olmayabilirdi. Aslına bakarsan hiçbirimiz bu suda yüzmek için can atmıyorduk.

Eğilerek elimi suya soktum, şaşırtıcı derecede soğuktu. En azından sahilde üç tane jet ski, dev gibi bir havuz ve deniz kenarında bir restoran vardı. Noksan olan tek şey bizden başka insanlardı. Resepsiyondaki adama “başka gelecek var mı?” diye sormuş oldum. “Yarın,” dedi. “hepimiz yarın geliyor. Bir sürü insan. Otel neredeyse tamamen dolu.” İkna olmamıştık. Jack fısıldayarak “Shining filmini bu otelde çekebilirlerdi,” dedi.

Orhangazi Masaj Salonu Masöz Bayan Hizmeti

Orhangazi Masaj Salonu. Otelde kalmış olduğumız süre boyunca yalnız birkaç fert görmüş olduk ve hiçbiri arkadaş olmak isteyeceğimiz türden insanoğlu değildi. Çalışanların hepsi kötü saç kesimleri ve bıyıkları olan adamlardı. Ne vakit kafamı öbür tarafa çevirsem bana bakmaya başlıyorlardı. Uzun süreden beri hiç sarı saçlı, batılı bir hanım görmemiş gibiydiler. Ek olarak yanıma geldiklerinde çok acayip hareket ediyorlar, ellerini ayaklarını nereye koyacaklarını bilemiyormuş benzer biçimde davranıyorlardı. Ben de onlarla hiç muhatap olmadım, bu işi Jack’e bıraktım. Jack, “restoran nerede?” diye sordu. Bıyıklı ve korkunç bir saç kesimi olan adam “yalnız bir restoran açık.

Diğerleri kapalı,” diyerek bize eliyle ilerideki, restorandan çok kafeye benzeyen yeri gösterdi. “İşte orası.” Servis edilen yiyecek, bizi Bahreyn’e getiren İngiliz Hava yolları uçuşundan kalan yemek artıkları gibiydi. Yemekler metal tepsilerde getiriliyordu ve hepsinin bizim için özel olarak pişirilmediği, çok önceden hazırlanıp ısıtılmış oldukları anlaşılıyordu. Çok da ısınmış oldukları söylenemezdi çünkü tepsiler soğuktu. Dördüncü güne kadar bu restoranda yiyecek yemek her şeye karşın eğlenceliydi fakat bir noktadan sonra gitmekten vazgeçtik.