Orhangazi Bayan Masör – Masör Ece

Orhangazi Bayan Masör – Masör Ece

Orhangazi Bayan Masör mutluluÄŸumu iki katına çıkarmak istercesine, bir de Jacques’tan mektup aldım. Biskra’yı konu alıyor; sıpalardan, benekli güneÅŸliklerden, yazdan söz ediyor; beraber olduÄŸumuz zamanlan anıyordu. “O günlerde hazrola geçtiÄŸim anlar, sadece o anlardı, ” diyor ve “Gelecek yıl birlikte güzel günlerimiz olacak” diye söz veriyordu. Åžifreleri çözmekte benim kadar usta olmayan kardeÅŸim, son cümlenin ne anlama geldiÄŸini sordu. “EvleneceÄŸiz demek!” diye utkulu bir tavırla cevap verdim. Ne görkemli bir yazdı o! Artık gözyaÅŸları yoktu. Artık yalnızlık çığları yuvarlanmıyordu. Artık mektuplardaki fırtınalar dinmiÅŸti. Köy, beÅŸ yaşımdayken ve on iki yaşımdayken olduÄŸu benzer biçimde büyüsüne alıvermiÅŸti beni. Gökleri doldurmaya yetip de artan mavilikler vardı. Hanım- ellerinin kokusunda gizlenen duygusallığı, sabah düşen çiÄŸin anlamını biliyordum artık.

 

Orhangazi Bayan Masör giden çayırlarda, olmaya yüz tutmuÅŸ mısırlarla fundalıkların arasında, sıcak sıcak tüten katırtırnaklarında, geçmiÅŸ acılarımdan ve mutluluklarımdan kırıntılar buluyordum. KardeÅŸimle yürüyüşe çıkıyorduk. Sık sık da, iç gömleklerimizle, Vezere’in bira rengindeki altın sularına dalıyorduk. Yıkandıktan sonrasında, nane kokan çayırlara uzanıp kurunuyorduk. Poupette, resim yapar; ben kitap okurdum. Çevrede kıyamet kopsa aldırmazdım. Annemler, yakınlardaki bir ÅŸatoda tatillerini geçirmekte olan eski bir tanışlarıyla yine dostluk kurmuÅŸlardı. Bu ailenin üç yetiÅŸkin oÄŸlu vardı.

Üçü de, hukukçu olacak, yakışıklı gençlerdi. Bazen onlara gider, tenis oynardık. Çok mutluydum. OÄŸulların anası, annemize, ancak drahoması olan kızları gelin alabileceÄŸini ima etti. KardeÅŸimle ben, kahkahalarla güldük bu söze. Çünkü, böylesine terbiyeli delikanlıların ilgisini çekmek nerde, bizler nerdeydik. O yıl, gene Laubardon’a çaÄŸrılıydım. Annem, Bordeaux’da Pradelle’le buluÅŸmama izin vermiÅŸti. Pradelle, tatilini orada geçiriyordu. Beraberce, çok güzel bir gün geçirdik. Hakkaten de Pradelle’in yaÅŸamcığımda büyük bir anlamı vardı. Zaza’nın daha da çok. Laubardon’da trenden indim. YüreÄŸim sevinçle çarpıyordu. Zaza, haziranda filoloji imtihanını bir tek seferde vermek gibi az rastlanır bir basan elde etmiÅŸti. Oysa bu yıl, çok da az çalışmıştı.

Orhangazi Bayan Masör

Orhangazi Bayan Masöronu toplantılara, kabul günlerine, hayır işlerine zorlaması gitgide çekilmez bir hal alıyordu. Madam Mabille, tutumlu olmayı en yüce erdemlerden biri sayardı, ister pasta olsun, ister reçel, ister çamaşır olsun, ister elbise, manto, evde yapılabilecek bir şeye dışarda para vermek, onun için ahlaksızlıktı, ilkbaharda ve yaz adım atarında, sabahın altısında kalkar; üç beş kuruş ucuza alabilmek için, kızlarını peşine takıp meyve ve sebze pazarlarına koşardı. Kızların ne zaman bir şeye ihtiyaçları olsa, Zaza, o dükkân senin bu dükkân benim, dili dışarda dolaşıp durur, hepsinden birer parça örneklik kestirir.

Madam Mabille bu örnekleri karşılaÅŸtırır, kumaşın cinsine, fiyatına nazaran ince eleyip sık dokuduktan sonra bir seçim yapılır ve Zaza, yeniden o dükkâna koÅŸar, kumaşı alıp getirirdi. Bu görevler ve Mösyö Mabille’in önemli bir mevki elde etmesinden sonrasında daha da artan toplumsal ödevler, Zaza’yı bitirip tüketiyordu. Dükkân dükkân koÅŸturmak ve çay partilerini dolaÅŸmakla, kutsal kitabın emirlerini gereÄŸince yerine getirdiÄŸine inandıramıyordu bir türlü kendini. Hiç kuÅŸkusuz, her konuda annesinin sözünü dinlemek, iyi bir Hıristiyanın ödeviydi. Sadece, Zaza, Port-Royal konusundaki bir kitapta Pierre Nicole’ün, söz dinlemenin ÅŸeytan tarafından kurulmuÅŸ bir ökse olabileceÄŸi yolundaki sözünü okumuÅŸtu. Kendim tüketmek ve aklını, deÄŸmeyen iÅŸlerde kullanmakla, Tanrının isteklerine karşı gelmiÅŸ olmuyor muydu?